Osmanlı tarihi, tarihçiliğin en zengin kaynaklara sahip konularından biri. Ama, genelde, Türkiye’de bile, batının önemli kültür merkezlerinden yayılan model ve yorumların kabaca uygulandığı, sınandığı ve pekiştirildiği bir alan olarak kalmış. Bu durum, Batı tarihçiliğinin evrenselliğinin ve(ya) Batı kültürünün hegemonyasının mı tezahürü? Osmanlı tarihçiliğinin tarihçilik mesleğine temel varsayımlar, yöntemler, bulgular ve yorum modelleri itibariyle yapabileceği katkılar olamaz mı? Genç Osmanlı tarihçileri böyle katkılarda bulunacak bir potansiyele eriştiler mi? Yoksa onca eleştirdikleri hocaları gibi onlar da modaları uygulamakla mı kalacaklar?
Konuşma, bu soruları tartışmaya açıyor –özellikle (vakıf. mülkiyet, tüzel kişilik, temel haklar gibi) hukuk tarihi konularından alınan bazı örneklerle besleyerek. Sonuçta, muhtemel yeni açılım, görüş ve yönelişlerin birlikte teşhisiyle sohbetini amaçlıyor.